-
1 استقامة
اِسْتِقَامَة1. salahAnlamı: düzelme, iyileşme, iyilik2. dürüstlükAnlamı: doğruluk3. doğrulukAnlamı: doğru olma durumu -
2 عدل
Iعَدَّلَ1. dönüştürmekAnlamı: dönüşmesini sağlamak, tahvil etmek2. değiştirmekAnlamı: başka bir biçime sokmakIIعَدْل1. ön yargısızAnlamı: ön yaıgı ile karar vermeyen2. hakkaniyetAnlamı: hak ve adelete uygunluk3. denkser4. adaletliAnlamı: adalete uygun düşen veya adaletli olan, âdil5. insaflıAnlamı: adil olan6. hakAnlamı: adalet, zulmün zıddı7. adaletAnlamı: hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme, doğruluk8. dürüstlükAnlamı: doğruluk9. doğrulukAnlamı: doğru olma durumuعِدْل1. muadilAnlamı: eşit, denk, eşdeğer2. çuvalAnlamı: büyük torba -
3 قوام
Iقَوَام1. kıvamAnlamı: (sıvılar için) koyuluk derecesi2. doğrulukAnlamı: doğru olma durumu3. dürüstlükAnlamı: doğrulukIIقِوَام1. gerçekAnlamı: temel, başlıca, asıl2. düsturAnlamı: genel kural, kaide3. esasAnlamı: ana öge, temel4. ilkeAnlamı: ilk madde5. kaideAnlamı: kural6. bazAnlamı: temel, esas7. direk -
4 غش
Iغَشّ1. iğfalAnlamı: aldatma, baştan çıkarma2. üçkâğıtçılıkAnlamı: yalancılık, dolandırıcılık3. kalpazanlıkAnlamı: kalpazan olma durumu4. şarlatanlıkAnlamı: şarlatanca davranış5. entrika6. kalleşlikAnlamı: kalleş olma durumu7. hınzırlıkAnlamı: hınzır olma durumu8. sinsilikAnlamı: sinsice davranış9. mandepsiAnlamı: tuzak, oyun10. dalavereAnlamı: yalan dolanla gizlice görülen kötü ış, gizli oyun11. desiseAnlamı: aldatma, hile, entrikaIIغَشَّ1. aldatmak2. yanıltmakAnlamı: yanılmasına yol açmak3. ayartmakAnlamı: baştan çıkarmak, doğru yoldan saptırmakغِشّ1. kancıklıkAnlamı: kancık olma durumu2. vefasızlıkAnlamı: vefasız olma durumu3. sadakatsizlikAnlamı: sadakatsiz olma durumu4. mağdurlukAnlamı: mağdur olma durumu5. çıyanlıkAnlamı: hainlik, ihanet etme durumu6. ihanetAnlamı: hainlik etme, aldatma7. üçkâğıtçılıkAnlamı: yalancılık, dolandırıcılık8. şarlatanlıkAnlamı: şarlatanca davranış9. mağduriyetAnlamı: mağdur olma durumu10. hıyanetAnlamı: kötülük etme veya karşı davranma, hainlik11. kalpazanlıkAnlamı: kalpazan olma durumu12. entrika13. gaddarlıkAnlamı: gaddar olma durumu14. hainlik15. kalleşlikAnlamı: kalleş olma durumu16. domuzlukAnlamı: hainlik, inatçılık17. sinsilikAnlamı: sinsice davranış18. hınzırlıkAnlamı: hınzır olma durumu19. mandepsiAnlamı: tuzak, oyun20. kaypaklıkAnlamı: sözünde durmazlık21. desiseAnlamı: aldatma, hile, entrika22. dalavereAnlamı: yalan dolanla gizlice görülen kötü ış, gizli oyun -
5 كذب
Iكَذَبَ1. aldatmak2. ayartmakAnlamı: baştan çıkarmak, doğru yoldan saptırmak3. kandırmakAnlamı: aldatmakIIكَذِب1. yalandanAnlamı: gerçek olmayarak2. kıtırAnlamı: uydurma söz, yalan3. uydurmasyonAnlamı: uydurma, uydurmak işi4. martavalAnlamı: yalan, uydurma söz, palavra5. atıcılıkAnlamı: yalancılık, uydurmacılık6. sahtelikAnlamı: sahte olma durumu7. yalan8. atmasyonAnlamı: palavra, uydurma9. ığrıpAnlamı: yalan, düzen10. hilâfAnlamı: yalan, doğru olmayanكِذْب1. kıtırAnlamı: uydurma söz, yalan2. sahtelikAnlamı: sahte olma durumu3. ığrıpAnlamı: yalan, düzenIVكَذَّبَyalanlamakAnlamı: gerçek olmadığını bildirmek -
6 تحايل
Iتَحَايَلَ1. aldatmak2. ayartmakAnlamı: baştan çıkarmak, doğru yoldan saptırmak3. kandırmakAnlamı: aldatmakIIتَحَايُل1. dolandırıcılıkAnlamı: dolandırıcı olma durumu2. iğfalAnlamı: aldatma, baştan çıkarma3. kalpazanlıkAnlamı: kalpazan olma durumu4. aldatmacaAnlamı: hileye dayanan davranış -
7 دفق
Iدَفَقَ1. fışkırmak2. harıldamak3. akıtmakAnlamı: akmasını sağlamak, dökmek, akmasına yol açmak4. gelmekAnlamı: akmak, cereyan etmek5. akmakAnlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek6. dökülmekAnlamı: dökmek işi yapılmak7. dökmekIIدَفْق1. seyelanAnlamı: akma, akıntı2. galebeAnlamı: üstünlük, çokluk3. bollukAnlamı: bol olma durumu -
8 سيل
سَيْل1. seyelanAnlamı: akma, akıntı2. debiAnlamı: bir akar suyu herhangi bir kesiminden saniyede geçen suyun hacmi, akım3. selAnlamı: taşkın su4. akıntı5. akımAnlamı: akmak ışı, hava su gibi akışkan maddelerin veya elektrik yüklerinin belli bir yönde akışı, cereyan6. cereyanAnlamı: bir yöne doğru akma, akıntı7. bollukAnlamı: bol olma durumu -
9 سيلان
1. bel soğukluğu2. debiAnlamı: bir akar suyu herhangi bir kesiminden saniyede geçen suyun hacmi, akım3. seyelanAnlamı: akma, akıntı4. akıntı5. akımAnlamı: akmak ışı, hava su gibi akışkan maddelerin veya elektrik yüklerinin belli bir yönde akışı, cereyan6. bollukAnlamı: bol olma durumu7. cereyanAnlamı: bir yöne doğru akma, akıntı -
10 محاذاة
-
11 باطل
باطِل1. boştaAnlamı: işsiz2. kıtırAnlamı: uydurma söz, yalan3. martavalAnlamı: yalan, uydurma söz, palavra4. görevsizAnlamı: bir görevi bulunmayan5. atıcılıkAnlamı: yalancılık, uydurmacılık6. sahtelikAnlamı: sahte olma durumu7. yalan8. atmasyonAnlamı: palavra, uydurma9. ığrıpAnlamı: yalan, düzen10. hilâfAnlamı: yalan, doğru olmayan11. çürükAnlamı: sağlam temele dayanmayan12. batılAnlamı: çürük ve temelsiz -
12 بعث
Iبَعَثَ1. göndermekAnlamı: bir yere doğru yola çıkarmak, yollamak2. sevketmekAnlamı: göndermek, götürmek3. yollamakAnlamı: göndermekIIبَعْث1. uyarımAnlamı: bir uyaran, karşısında organizmanın gösterdiği tepki, tembih2. elçi3. sevkAnlamı: gönderme4. sevkıyat5. kışkırtıcılıkAnlamı: kışkırtıcı olma durumu6. kışkırtıAnlamı: kışkırtmak işi, tahrikât7. tahrikAnlamı: hareket ettirme8. dirilişAnlamı: dirilmek işi veya biçimi -
13 جاذبية
جاذِبيَّة1. albeniAnlamı: alım, çekicilik, cazibe2. çekicilikAnlamı: çekici olma durumu3. alımAnlamı: almak ışı, ğönlü çeken durum, cazibe4. çekim -
14 زيف
زَيْف1. kalpAnlamı: düzme, sahte (para)2. kalpAnlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen3. sahtekârlıkAnlamı: sahtecilik4. sahtecilikAnlamı: sahtecilik5. kıtırAnlamı: uydurma söz, yalan6. martavalcıAnlamı: yalan söyleyen, palavracı7. martavalAnlamı: yalan, uydurma söz, palavra8. atıcılıkAnlamı: yalancılık, uydurmacılık9. sahtelikAnlamı: sahte olma durumu10. sahte11. atmasyonAnlamı: palavra, uydurma12. ığrıpAnlamı: yalan, düzen13. yalan14. hilâfAnlamı: yalan, doğru olmayan -
15 فرية
فِرْيَة1. kıtırAnlamı: uydurma söz, yalan2. uydurmasyonAnlamı: uydurma, uydurmak işi3. martavalAnlamı: yalan, uydurma söz, palavra4. atıcılıkAnlamı: yalancılık, uydurmacılık5. sahtelikAnlamı: sahte olma durumu6. ığrıpAnlamı: yalan, düzen7. atmasyonAnlamı: palavra, uydurma8. yalan9. hilâfAnlamı: yalan, doğru olmayan -
16 كياسة
كِيَاسَة1. kafaAnlamı: anlama kabiliyeti, zeka2. taktAnlamı: yerinde konuşma, davranma3. zariflikAnlamı: zarif davranış veya zarif olma durumu, incelik, zarafet4. basiretAnlamı: doğru görüş, uzağı görüş5. sağgörüAnlamı: gerçekleri görebilme yeteneği6. muziplikAnlamı: takılganlık7. dehaAnlamı: insan zekâsının, insan kişiliğinin erişebileceği en yüksek kerte8. gülmeceAnlamı: eğlendirmek için ince alay, mizah, humor9. lâtifeAnlamı: şaka, nükte10. mizahAnlamı: gülmece11. zekâvetAnlamı: çabuk anlama ve kavrama, zekâ12. zekâAnlamı: anlak, dirayet, zeyreklik, feraset13. eğlendiriAnlamı: gülmece, mizah -
17 منهار
مُنْهار1. başarısızlıkAnlamı: başarısız olma durumu2. düşükAnlamı: aşağı doğru düşmüş, aşağı sarkmış -
18 هاو
1. aşık2. başarısızlıkAnlamı: başarısız olma durumu3. düşükAnlamı: aşağı doğru düşmüş, aşağı sarkmış4. vurgunAnlamı: aşık, sevdalı5. amatör6. ahbab7. cananAnlamı: günülden sevilen, sevgili
См. также в других словарях:
ağırlık — is., ğı 1) Ağır olma durumu Yükün ağırlığı. Taşın ağırlığı. 2) Değerli olma durumu Hediyenin ağırlığı. 3) Ağırbaşlılık Çocuğa yıllar geçtikçe bir ağırlık geldi. 4) Tehlikeli olma durumu 5) Sıkıcı, bunaltıcı, iç karartıcı durum Havanın ağırlığı.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
selamet — is., Ar. selāmet 1) Esen olma durumu, esenlik 2) Her türlü korku, tasa ve tehlikeden uzak, güvende olma durumu İki şimşek çakıp bir gök gürlemeye görsün, o zaman selameti kaçışta buluruz. H. Taner 3) ed. Anlatıma temel olan düşüncenin her… … Çağatay Osmanlı Sözlük
karşıtlık — is., ğı 1) Karşıt olma durumu, zıddiyet, mübayenet, tezat, zıtlık, kontrast Baştan ayağa karşıtlıklarla dolu bir varlık; aynı zamanda iğrenç ve saygıdeğer, aşağılık ve yüce, ödlek ve cesur. A. İlhan 2) biy. İki organ, iki sistem arasındaki… … Çağatay Osmanlı Sözlük
doğruluk — is., ğu 1) Doğru ve dürüst olma durumu, doğru olana yakışır davranış, dürüstlük, adalet Yazıyı yazana, bu dediklerinin doğruluğuna nasıl inansın okuyucu? N. Cumalı 2) fel. Düşüncenin gerçekle uyuşması, yargı ve önermelerin gerçeğe uygun olması … Çağatay Osmanlı Sözlük
insanlık — is., ğı 1) İnsan olma durumu 2) İnsanca davranma 3) İnsanların tümü, beşeriyet İnsanlık âlemi. 4) Doğru dürüst insana yakışır durum, adamlık, âdemiyet 5) İnsanı insan yapan, insanın doğasını oluşturan niteliklerin hepsi Bugün her şeye karşın en… … Çağatay Osmanlı Sözlük
acelecilik — is., ği Aceleci olma durumu, ivecenlik Yaya geçidinin yeşilleri yanınca acınacak bir acelecilikle, karşı kaldırımdakilere doğru atıldık. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
cereyan — is., Ar. cereyān 1) Bir yöne doğru akma, akış, akıntı Köprünün parmaklığına dayandı, gözlerini Haliç in kapkara sularına, bu suların cereyanına kaptırdı. E. E. Talu 2) Bir şeyin gelişme, olma durumu En iyisi zorlamamak, işi tabii cereyanına… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çözgünlük — is., ğü Çözgün olma durumu Bırakılırsa her şey çözgünlüğe doğru gidecektir. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
dışbükeylik — is., ği Dışa doğru çukur, şişkin veya kabarık olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
doygunluk — is., ğu 1) Doygun olma durumu veya gönül tokluğu, istiğna, tatmin 2) ruh b. Bir isteğin yerine gelmesi, bir şeyin elde edilmesi, varılmak istenen bir hedefe ulaşılmasından doğan duygu, tatmin Aradığım cinsten bir huzura, bir doygunluğa doğru… … Çağatay Osmanlı Sözlük
eğim — is. 1) Eğilmiş olma durumu 2) Bir yüzeyin yatay düzleme doğru eğilmesi, eğiklik, meyil Yamacın eğimi. Birleşik Sözler eğimölçer … Çağatay Osmanlı Sözlük